Ahmet Kunduz, nam-ı diğer komodor Ahmet… Mavi yolculukların en yetenekli şefi, lezzet ustası, usta bir denizci ve Bodrum aşığı… ‘Komodor’ lakabı Ahmet Kunduz’a turizm yaptığı yıllardan kalma. Kıyı Ege’de ve hatta Kalkan’a kadar tüm denizlerde ‘en büyük kaptan’ olarak tanırlar kendisini. Ahmet Kaptan’la hem denizciliği hem de American Hospital The Bodrum Cup’ı konuşmak için bir araya geldik. Çocukluk yıllarında gangavalar ve trollerle yapılan mavi yolculukları anlattı bize; “O ilk yıllarda teknelerde ne kamara, ne mutfak ne de tuvalet vardı! Güvertede yatılır, motor dairesinde giyinilirdi. Tuvalet için de her gün karaya çıkılırdı” sözleriyle… 34 senede, mavi yolculukların evrimine tanıklık eden Komodor Ahmet o günleri özlemle anıyor, çünkü deniz daha temizdi, tabiat Bedri Rahmi’nin deyimiyle beşiği deniz olan masum bir bebek gibiydi. “Denizlerimizi hiç kirletmedik, inorganik hiçbir şey atmadık” diyor üzerine basa basa Ahmet Kaptan. Belli ki isyanı var… Denize sevdalı tüm denizciler gibi…

İLK ZAMANLARI ÖZLEYENLERDEN

Şimdilerde, lakabını taşıyan piyade tırhandili (Komodor) ile katıldığı The Bodrum Cup’ın da ilk zamanlarını özlüyor Ahmet Kunduz. Klasik yelkenlilerle yapılan o regattanın da tadı damağında hala. Özlemle anlatıyor ilk The Bodrum Cup yıllarını: “O zamanlar dakron yelkenlerimiz bile yoktu, kumaş yelkenlerle yarışırdık. Sonra tekneler biraz daha güzelleşti, şıklaştı. Bizim guletler, aynakıçlar, tırhandiller geride kalmaya başlayınca onların kaptanları da hırs yaptı. Öyle havalarda yarıştık ki direkler kırıldı, yelkenler parçalandı. Ekmek teknelerimizi biraz fazla yormuş olabiliriz. Diğer yandan da The Bodrum Cup sayesinde pek çok denizci, yelkenci, kaptan yetişti sektöre. Bodrum’un bir okul gemisi oldu. Büyük bir kazanç bizim için.”

ÜNLÜ İSİMLERLE GÖKOVA TURU

Turgut Özal’dan Lady Diana’ya kadar pek çok ünlü ismi gezdirmiş Ege’nin mavi sularında. O zamanlar teknesinin adı “Yaşantı”… Halikarnas Kulüp’e gelen yerli yabancı ağır misafirleri Gökova turuna Çıkarır, sıkça da paparazzilerden kaçarak ilerlermiş denizde… Kültür turlarına genellikle orta yaşın üzerindeki turistler rağbet ediyormuş. “Ağlayarak dönüyorlardı ülkelerine. Çok güzel yaptık bu işleri. Sesimizi de çok güzel duyurduk” diyor Ahmet Kaptan.

Ahmet Kunduz, American Hospital The Bodrum Cup’ta uzun yıllar yarıştı. Affola ile üst üste aldığı kupalar, en güzel anıları. Affola, Gündüz Nalbantoğlu’nun teknesiydi ve misafir kategorisinde yarışıyordu.

Hafif rüzgarda kendisini geçen “Hollandalı”yı hiç unutmuyor Komodor:

“Onu sadece sert havada geçmeyi başarabildim, o da bir ya da iki kez!” diyor. İçinde ukde kalmış belli ki…

 

EN BÜYÜK RÜTBELİ KAPTAN: KOMODOR AHMET

MAVİ YOLCULUKLARIN EKMEĞİ GEMİCİ PEKSİMETİ

Yanımızda bir lezzet ustası olunca, haliyle konu mutfaktan başlıyor önce. Mavi yolculuğun ilk yıllarında ‘olmazsa olmaz’ları vardı teknelerin. Peksimet bunlardan ilki ve en önemlisiydi! O yıllarda zincir marketler ne gezer? Ali Amca’nın dükkanından alınırdı mutfak malzemeleri… Teknede o gün ne varsa o gelirdi sofraya. Ama her teknede mutlak surette gemici peksimeti olurdu!

“Bütün denizciler iyi aşçıdır” diyor Komodor. Her ne kadar mavi yolculuğun ilk yıllarında imkansızlıklar nedeniyle çok iddialı yemekler pişmese de tekne mutfaklarında, lezzet her zaman on numaraydı. Peksimet salatasının ünü Bodrum’un sınırlarını bu yolculuklar sayesinde aştı! Tok tutardı peksimet! Onun üzerine biraz domates biber, az da çökelek ekledikten sonra bol zeytinyağıyla sofranıza getirdiniz mi başka hiçbir yiyecek aramazdı gözünüz! Verirdiniz kaşığı, yerdiniz…

Gerçek gemici peksimetinin tarifini soruyoruz Komodor Ahmet’e, kırmıyor bizi: “Ekmekten yapılmaz peksimet. Bunun hamuru ayrı olur. Fırına girmeden önce, daha hamurken bıçaklanır ama o parçalar birbirinden ayrılmaz. Bu haliyle fırına konur, hafif rengi dönmeye başladığı anda çıkarılır. Ondan sonra bıçaklanan yerlerden bölünüp ikinci defa fırına verilir. Kahverengi olana kadar iyice kurutulur. Çıkartılıp biraz soğuduktan sonra keten çuvallara konur.”

Mart ayı geldiğinde bütün fırınlar peksimet yapmaya başlardı Bodrum’da. Öyle ya, dalgıç tekneleri, gangavalar sefere çıkacak… Bunlar ne yiyecek aylarca teknede? Peksimet… Kimi beş kimi on çuval alır depolardı evine. Köylülerden domates, soğan, sarımsak alınır taze taze tüketilirdi. Denizden kısmetine ne düşerse, o da akşam yemeği… Ahmet Kaptan, “Artık bu kumanyalar değişti, tekneler yat oldu. Bir ekol oldu, sektöre dönüştü. Bu kadar lüks olmasaydı keşke” diye hayıflanıyor.

Şimdilerde, lakabını taşıyan piyade tırhandili (Komodor) ile katıldığı Bodrum Cup’ın da ilk zamanlarını özlüyor Ahmet Kunduz. Klasik yelkenlilerle yapılan o regattanın da tadı damağında hala. Özlemle anlatıyor ilk Bodrum Cup yıllarını:

“O zamanlar dakron yelkenlerimiz bile yoktu, kumaş yelkenlerle yarışırdık. Sonra tekneler biraz daha güzelleşti, şıklaştı. Bizim guletler, aynakıçlar, tirhandiller geride kalmaya başlayınca onların kaptanları da hırs yaptı. Öyle havalarda yarıştık ki direkler kırıldı, yelkenler parçalandı. Ekmek teknelerimizi biraz fazla yormuş olabiliriz. Diğer yandan da Bodrum Cup sayesinde pek çok denizci, yelkenci, kaptan yetişti sektöre. Bodrum’un bir okul gemisi oldu. Büyük bir kazanç bizim için.”

Turgut Özal’dan Lady Diana’ya kadar pek çok ünlü ismi gezdirmiş Ege’nin mavi sularında. O zamanlar teknesinin adı “Yaşantı”… Halikarnas Kulüp’e gelen yerli yabancı ağır misafirleri Gökova turuna çıkarır, sıkça da paparazzilerden kaçarak ilerlermiş denizde… Kültür turlarına genellikle orta yaşın üzerindeki turistler rağbet ediyormuş. “Ağlayarak dönüyorlardı ülkelerine. Çok güzel yaptık bu işleri. Sesimizi de çok güzel duyurduk” diyor Ahmet Kaptan.

AFFOLA, THE BODRUM CUP’IN ŞAMPİYON TEKNELERİNDEN

Ahmet Kunduz, American Hospital The Bodrum Cup’ta uzun yıllar yarıştı. Affola ile üst üste aldığı kupalar, en güzel anılıkları. Affola Gündüz Nalbantoğlu’nun teknesiydi ve misafir kategorisinde yarışıyordu. Hafif rüzgarda kendisini geçen “Hollandalı”yı hiç unutmuyor Komodor: “Onu sadece sert havada geçmeyi başarabildim, o da bir ya da iki kez!” diyor. İçinde ukde kalmış belli ki…

“Unutamadığınız bir anıyı paylaşır mısınız bizimle?” diye soruyoruz, başlıyor keyifle anlatmaya:

“Bodrum Cup’ta Affola ile yarışıyoruz. Bizim teknede dönemin Muğla Valisi, Bodrum Kaymakamı ve Turizm Bakanlığı’ndan bir yönetici de var. Korumaları da bizde… Gümüşlük’ten start verildi yarış başladı. Önceki akşam orada bir kasa tekir göndermişlerdi bize. Fakat yarış var! Personel temizleyecek, balıkları pişirip servis edecek. Ben de yarışa konsantre olmuşum, umurumda değil o anda! Açtık yelkenleri gidiyoruz. Bir ara baktım açılmış tabaklar, servis başlamış! Çocuklara “Çabuk çöp bidonlarını getirin, doldurun tabakları içine!” diye seslendim. Herkes kalakaldı teknede! Tramolayı attım. Biz o yarışı birinci bitirdik. Ondan sonra teknede alkış kıyamet! Oturduk balıklarımızı afiyetle yedik.”

Ahmet Kunduz, American Hospital The Bodrum Cup’ın Bodrum sularında kalmasından yana… Bir kaç sene önce Yunan adalarının rotaya dahil edilmesine karşı çıkmış ve hala aynı düşüncede: “Büyük tekneler, yarışçılardan önce gidip demir atıyor adalara. Biz yanaşacak yer bile bulamıyoruz! Niye yapalım ki bunu? Bodrum’da, Tugrutreis’te, Gümüşlük’te, Türkbükü’nde duralım mesela. Kendi yerel restoranlarımızdan, bakkal dükkanlarımızdan alışveriş yapalım. Paramız Bodrum’da kalsın. Ben bunu daha doğru buluyorum!” diyor.

STS BODRUM OKUL GEMİSİ BİZİM GURUR KAYNAĞIMIZ

The Bodrum Cup’ın en sevdiği yanı ise STS Bodrum Okul Gemisi: “Çok güzel İtalyan tarzı bir gulettir. Yücel Hocamız sayesinde imece usulüyle yapıldı ve ben bunun Bodrum için çok büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. O gemide otomatik hiçbir şey yok, tümüyle manuel. Deplasmanı çok iyi. Fakat maalesef yeterince ilgilenilmiyor. Bence acil sponsor lazım okul gemisine. Güverteleri falan eskimiş, değişmesi gerek. Bu tekneyle gurur duymamız gerekiyor. Rusya’da İngiltere’de yarışıp  kupa aldı. Gençlere yelkeni, deniz kültürünü öğretiyoruz biz bu teknede. Oysa şu anda ağlıyor tekne! Üzülüyorum.”