American Hospital The Bodrum Cup’ın en önemli mihenk taşlarından biri de Atilla Türkmen. Tam bir deniz ve yelken sevdalısı olan Türkmen, uzun yıllar yarışın komodorluğunu da yaptı. Türkmen, Bodrum’u ve American Hospital The Bodrum Cup’ı dünyaya tanıtan o muhteşem ‘Sevgi Çemberi’nin de fikir babası aynı zamanda.

O günleri şöyle anlatıyor Türkmen, “Bu yarışların her yıl yapılabilmesi için büyük emek ve çaba gerekiyordu. Erman Aras’a destek olmaya çalıştım. Her yarışa sponsor oldum ve yeni sponsorlar bulmak için Erman’la birlikte mesai yaptım. Sevgi Çemberi, o yıllarda doğan bir projeydi. Öyle bir fotoğraf verelim ki, tüm dünya basını bunu kullansın diye düşündük. O zaman aklıma geldi. Fotoğrafı öyle bir yerde vermemiz gerekiyordu ki içinde muhakkak ‘Bodrum’ olmalıydı. Böylece Kale’nin önünde oluşturmaya karar verdik çemberimizi. O gün sabahın ilk ışıklarıyla tekneleri kıç kıça bağlayarak ortada bir sahne oluşturduk. Dünyanın her ülkesinde yayınlandı. Magazin ve yat dergilerinde yer aldı. Turizm Bakanlığı, bu fotoğrafı Londra’daki bütün taksilerin kapılarına yerleştirtti. Çok doğru bir iş yapmıştık.”

BAŞKA ÖRNEĞİ YOK

The Bodrum Cup’ın çok değerli bir proje olduğuna dikkat çeken Türkmen, sözlerine şöyle devam ediyor: “Çünkü dünyada böyle bir deniz festivali yok! Sadece bir yarış değil bu. Sezonu olabilecek en eğlenceli festivalle uğurlamak aynı zamanda… Bu kısmen başarıldı. Fakat Bodrum’un tanınması ve değerlendirilmesi gereken çok başka değerleri de var. Örneğin mavi yolculuğun dünyada yeteri kadar tanıtılmadığına inanıyorum. Aynı şekilde koylarımızın da… Dünyanın her tarafına gittim, gezdim. Ege’deki koylar gibisini görmedim. Gökova, Göcek… Tek taş bunlar. Turizme, yat üretimine, ekonomiye çok büyük katkısı olabilirdi fakat Bodrum bambaşka bir yere doğru gitti. İçmeler’de ahşap yat üretimi neredeyse durdu. Bu beni çok üzüyor. Bodrum; denizdi, doğaydı. Bugün ne yazık ki otellerin yığıldığı bir yer oldu. Çok değişti! Fakat biz yine de denizdeki o keyfi sunmaya devam edebilirdik. Bunu da kimse görmedi! The Bodrum Cup’ı yapan arkadaşlarım bunu bir şekilde sürdürmeye çalışıyor. Yürekten Yürekten kutluyorum ve başarılar diliyorum.”

‘SEVGİ ÇEMBERİ’NİN FİKİR BABASI BİR 68’Lİ… ATİLLA TÜRKMEN

The Bodrum Cup’a bugüne dek hiç bakmadığınız bir perspektiften bakın. 34 yıldır kesintisiz devam eden The Bodrum Cup ilk günden bu yana gücünü ve enerjisini; mücadelesinden ve değerlerinden asla ödün vermeyen kararlı ve cesur 68 ruhundan alıyor. Yaşadığı coğrafyayı sahiplenen Erman Aras, Atilla Türkmen ve daha nice deniz tutkunu Cumhuriyet çocuğunun öyküsüdür The Bodrum Cup…

İmkansızın şarkısını söyleyen bir kuşağın, dünyayı değiştirecek güçteki adımlarıyla ülkenin dört bir yanında yükselttiği çoban ateşinin, yıldız olup Ege’nin engin sularına yansımasıdır. Bir avuç cesur yürekli denizcinin hikayesini, o yılların tanıklarından dinlemenin tarifsiz keyfini yaşıyoruz. İşte Atilla Türkmen’in Bodrum Cup’ı…

1989 yılında gerçekleştirilen ilk Bodrum Cup’a kayıt olan teknelerden biri Nuhun’du. O yarış, Nuhun ve tayfası için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Çünkü yarış başladıktan on dakika sonra teknenin çarmık teli koptu! Yarışa olağanüstü bir heyecan ve istekle başlayan Nuhun, Bodrum Cup’ın ilk dakikalarında yarış dışı kalmıştı. Teknenin sahibi ve ekip başı Atilla Türkmen’di. The Bodrum Cup’ın ‘Sevgi Çemberi’ni kuran Atilla Türkmen ile regattayı, Bodrum’u, yelkeni ve denizciliği konuştuk.

*The Bodrum Cup ile tanışma hikayenizden önce denize olan tutkunuzun ne zaman başladığını sormak isteriz.

1980 senesinde Bodrum’da ilk guleti yaptırdım. Çolak Erol olarak tanıdığınız Erol Ağan’ın yaptığı son tekneydi bu. 18.30 boyunda, o tarihe kadar Bodrum’da yapılmış en büyük tekneydi. Denize indirdikten sonra yerli, yabancı pek çok misafir davet ettim tekneye. Moda sektöründen çok ünlü isimler de vardı. Bayıldılar! Aslında hepsinin daha büyük tekneleri vardı fakat gulet onlar için çok farklı bir güzellikti. “Nuhun” hala duruyor. O benim en güzel teknem, bir tanem!..

*The Bodrum Cup ile yollarınız nasıl kesişti?

Tekneme davet ettiğim misafirler, Gökova’da yelken açmak istedi. Kaptan bana ben kaptana baktım! Daha önce hiç yelken açmamışız ki. Bunun yelkenli tekne olduğunun bile farkında değiliz! Baktık direkleri var… Çok üzüldüm. Bodrum’a geldiğimde Erman Aras’la konuşurken, onun da aynı dertten muzdarip olduğunu öğrendim. Bodrum Cup fikri böyle doğdu. Hem kaptanlara hem de guletlere yelkeni öğretme düşüncesinden…

*İlk yarışa siz de katıldınız tabii… Kendi guletinizle mi yarıştınız?

Nuhun teknesindeydim. Yarışın 10’uncu dakikasında çarmık telleri atan tekne… Öylece kaldık denizin ortasında. Biz o yarışa motorla izleyici olarak devam ettik. Ondan sonra bütün tekneler gibi biz de teknemizin bakımını yaptık.

Bodrum Cup’ın sizin için anlamını sorsak…

Bodrum Cup sayesinde, Bodrum’un guletleri yelken açmaya başladı. Bu beni çok mutlu etti. Bizim amacımız, Bodrum’a özgü guletlerin bir dünya markası olmasıydı. Çünkü Bodrum’da imal edilen guletlerin dünyada bir eşi benzeri yok! Üretilmesi, yaygınlaşması ve tanıtılması gerekiyor. Ben, yarışlara gulet dışındaki teknelerin katılmamasından yanaydım. Erman da aynı fikirdeydi. Başlangıçta bu bir kuraldı fakat zamanla bozuldu. Dolayısıyla ahşap gulet üretimi şu anda istediğimiz, arzu ettiğimiz noktada değil. Hatta neredeyse durdu! Maalesef yıllar içinde Bodrum’da imal edilen guletler, özellikle tasarım olarak bambaşka bir yere gitti.

Uzun süre Bodrum Cup’ın komodoru oldunuz. Öğrendik ki, Bodrum’u ve Cup’ı dünyaya tanıtan o muhteşem ‘Sevgi Çemberi’nin fikir babası sizmişsiniz! Anlatır mısınız biraz?

Bu yarışların her yıl yapılabilmesi için büyük emek ve çaba gerekiyordu. Erman Aras’a destek olmaya çalıştım. Her yarışa sponsor oldum ve yeni sponsorlar bulmak için Erman’la birlikte mesai yaptım. Sevgi Çemberi, o yıllarda doğan bir projeydi. Öyle bir fotoğraf verelim ki, tüm dünya basını bunu kullansın diye düşündük. O zaman aklıma geldi. Fotoğrafı öyle bir yerde vermemiz gerekiyordu ki, içinde muhakkak ‘Bodrum’ olmalıydı. Böylece Kale’nin önünde oluşturmaya karar verdik çemberimizi. O gün sabahın ilk ışıklarıyla tekneleri kıç kıça bağlayarak ortada bir sahne oluşturduk. Dünyanın her ülkesinde yayınlandı. Magazin ve yat dergilerinde yer aldı. Turizm Bakanlığı, bu fotoğrafı Londra’daki bütün taksilerin kapılarına yerleştirtti. Çok doğru bir iş yapmıştık.

O yarıştan sonra da dünya Bodrum Cup’a büyük ilgi göstermeye devam etti. Fikir mimarı olduğunuz diğer projeler neydi?

Daha sonraki yıllarda, güzelim Gökova’yı dünyaya tanıtalım dedik. Sonra Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin gerginleştiği bir dönemde Yunan adalarına doğru bir barış seyri yapma fikrini ortaya attım. Erman Aras’la birlikte geliştirdik bu projeleri. Hepsinide hayata geçirdik. Örneğin Gökova’da kurduğumuz sahne müthiş heyecan vericiydi. Nilüfer çıkmıştı sahneye ve herkes sandallardan konsere eşlik ediyordu. Olağanüstü bir ortam vardı. O gecenin tek tatsız anısı bir gemicinin havai fişek atarak yangın çıkarmasıydı! Çok üzüldüm. Hepimiz çok korktuk. “Neredeyse Gökova’yı yakan adam olarak tarihe geçecektim!” düşünebiliyor musunuz?

Bodrum’u ve değerlerini tanıtmayı amaçlayan Bodrum Cup, sizce amacına ulaştı mı?

Bodrum Cup çok değerli bir projedir bana göre. Çünkü dünyada böyle bir deniz festivali yok! Sadece bir yarış değil bu. Sezonu olabilecek en eğlenceli festivalle uğurlamak aynı zamanda… Bu kısmen başarıldı. Fakat Bodrum’un tanınması ve değerlendirilmesi gereken çok başka değerleri de var. Örneğin mavi yolculuğun dünyada yeteri kadar tanıtılmadığına inanıyorum. Aynı şekilde koylarımızın da… Dünyanın her tarafına gittim, gezdim. Ege’deki koylar gibisini görmedim. Gökova, Göcek… Tek taş bunlar. Turizme, yat üretimine, ekonomiye çok büyük katkısı olabilirdi fakat Bodrum bambaşka bir yere doğru gitti. İçmeler’de ahşap yat üretimi neredeyse durdu. Bu beni çok üzüyor. Bodrum; denizdi, doğaydı. Bugün ne yazık ki otellerin yığıldığı bir yer oldu. Çok değişti! Fakat biz yine de denizdeki o keyfi sunmaya devam edebilirdik. Bunu da kimse görmedi! Bodrum Cup’ı yapan arkadaşlarım bunu bir şekilde sürdürmeye çalışıyor. Onları yürekten kutluyorum ve başarılar diliyorum.